Aylık arşivler: Eylül 2014

Ontoloji – Epistemoloji ayrımı, yapay ve aldatıcıdır (2)

deniz

Bedî’üzzaman Said–i Nursî Hazretleri’nin (R.Â.) “Medresetüz Zehra” Projesi (Medresetüzzehra’nın Ders Müfredatı) kapsamında; “Bilimsel Bilim’in Eksik – Yanlış – Zararları Ve İslâmî Bilim’e Niçin Geçmeliyiz? / Metabilgi – Metabilim” isimli kitap çalışmamızın ön hazırlığı niteliğindeki Yazı Dizimize kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Geçen haftaki yazımızda “ontoloji – epistemoloji” ayrımının yapay ve aldatıcı olduğundan bahsetmiş ve “bu konu belki bazılarımıza gereksiz ve lüzumsuz gelebilir. Fakat Bilimsel Bilim’in Eksik – Yanlış – Zararları ve İslâmî Bilim’in nasıl olabileceği konusunda sağlam bir zemin ve temel inşa edebilmek için; bu konuya girmek, ihtiyaçtan öte, bence bir zaruret. Çünkü kullandığımız dil, metod, araç ve kavramlarımız sağlam olmazsa; yolda keşfettiğimiz şeylerin doğruluğundan da emin olamayız! Merkezde ufak bir açı hatası, muhitte büyük sapmalara sebebiyet verebilir!” demiştik. Oradan devam edelim.

Mes’elâ “elma” için konuşalım. O nesneyi ilk görünce önce “şey, bu şey” diyerek “varlık” kategorisine alırız; sonra bu şey’e “bitki”, sonra da “meyve” ismi vererek, belli bir cins – sınıf – kategoriye sokarız; sonra “elma” ismi vererek yeni bir isim – sınıflandırma daha yaparız. Sonra “kırmızı, yumuşak, ekşi – tatlı, C vitaminli elma” gibi başka tanım, ta’rifler daha yaparız. Mes’elâ: “bu elma şu renktedir, yiyecek ve gıdadır” deriz. Sonra “elma”nın diğer algıladığımız eşya ile nisbet – münasebet – ilişkilerine bakarak, kıyaslamalar yapar; “elma; şundan hafif, bundan kısa, şundan daha tatlı veya yumuşak” deriz… Ontoloji – Epistemoloji ayrımı, yapay ve aldatıcıdır (2) yazısına devam et

Share

Ontoloji – Epistemoloji ayrımı, yapay ve aldatıcıdır (1)

yagmur2

Bedî’üzzaman Said–i Nursî Hazretleri’nin (R.Â.) “Medresetüz Zehra” Projesi (Medresetüzzehra’nın Ders Müfredatı) kapsamında; “Bilimsel Bilim’in Eksik – Yanlış – Zararları Ve İslâmî Bilim’e Niçin Geçmeliyiz? / Metabilgi – Metabilim” isimli kitap çalışmamızın ön hazırlığı niteliğindeki Yazı Dizimize kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Geçen haftaki yazımızda “ontoloji – epistemoloji” ayrımının yapay ve aldatıcı olduğunun izahını bu haftaya bırakmıştık. Bu konu belki bazılarımıza (hadi gerçekçi olayım; çoğumuza!) gereksiz ve lüzumsuz gelebilir. Fakat Bilimsel Bilim’in Eksik – Yanlış – Zararları ve İslâmî Bilim’in nasıl olabileceği konusunda sağlam bir zemin ve temel inşa edebilmek için; bu konuya girmek, ihtiyaçtan öte, bence bir zaruret. Çünkü kullandığımız dil, metod, araç ve kavramlarımız sağlam olmazsa; yolda keşfettiğimiz şeylerin doğruluğundan da emin olamayız! Merkezde ufak bir açı hatası, muhitte büyük sapmalara sebebiyet verebilir! Hemen başlayalım. Ontoloji – Epistemoloji ayrımı, yapay ve aldatıcıdır (1) yazısına devam et

Share

Yanlış sorunun, doğru cevabı olmaz

Yanlış cevaplar olduğu gibi, yanlış sorular da vardır. Örneğin: “Evet – hayır”dan başka üçüncü veya daha fazla bir cevabı yokmuş gibi, insana “evet-hayır”dan başka şık sunmayan sorular gibi. Veya birbiriyle çelişen “ya o doğru veya bu” şeklinde ifade edilen, yani sunduğu şıklardan sadece birini seçmeye zorlayan sorular gibi. Veya kavramların tanımlanmayıp, muğlak veya eksik bırakıldığı, yanlış tanımlandığı sorular gibi. Yani insan zihnini sınırlayıp, düşünme seçeneklerini kısıtlayan, cevabı hep yönlendirdiği yerde aramaya zorlayan sorular; yanlış sorulardır. Bu tür soruların yanlışını gidermeden, doğru cevabı verilemez.

Bedî’üzzaman Said–i Nursî Hazretleri’nin (R.A.) “Medresetüz Zehra” Projesi (Medresetüzzehra’nın Ders Müfredatı) kapsamında; “Bilimsel Bilim’in Eksik – Yanlış – Zararları Ve İslâmî Bilim’e Niçin Geçmeliyiz? / Metabilgi – Metabilim” isimli kitap çalışmamızın ön hazırlığı niteliğindeki Yazı Dizimize kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Bu haftaki konumuza giriş için, önceki yazılarımızda geçen bazı cümlelerimiz üzerinden hızlıca geçip, hatırlamak icab ediyor. Bu yazı o sütunlara bağlanacak. İşte o ifadelerimiz:

Rabbimiz’in fiil, faâliyet, eserlerini günümüz Bilimsel Bilim’i gibi tasvir edip, aralara sos gibi birkaç İslâmî kelime ve kavram sıkıştırıp, eklemlemek; sonunda da “İşte bütün bunları yapan ve kurup, işleten Allah’tır” demek; Bilim’in İslâmîleşmesi değildir, İslâmî Bilim hiç değildir! Yanlış sorunun, doğru cevabı olmaz yazısına devam et

Share

Ne bildiğimiz değil, bildiğimizden ne anladığımız önemli

simsek

Çünkü ne anladığımız, ne bildiğimizi de belirler.

Bedî’üzzaman Said–i Nursî Hazretleri’nin (R.A.) “Medresetüz Zehra” Projesi kapsamında; “Bilimsel Bilim’in Eksik – Yanlış – Zararları Ve İslâmî Bilim’e Niçin Geçmeliyiz?” konulu Kitap Çalışmamızın çerçeve yazısı niteliğindeki Yazı Dizimize kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Bu haftaki Yazımızın konusu; “Batı” Bilim ve Medeniyetini eleştirenlerin, bu eleştirilerinde kendi müslüman perspektifinden değil de, gene “Batı”nın kendi kavram ve paradigmalarını kullanarak, içine düştükleri açmaz ve baktıkları yerin yanlışlığı hakkında, kendilerini konumlandırdıkları zeminin kayganlığı üzerine.

Bu konuda Yusuf KAPLAN abinin tüm yazılarının genelinden ve Prof. Dr. İhsan FAZLIOĞLU abinin 2011’de yapmış olduğu “Modern Dünyada Bilgi ve Zihniyet” isimli bir konuşmasında, hoşuma giden bazı kısımlardan faydalanarak yazımı genişleteceğim. (Fazlıoğlu’nun konuşmasının tamamına http://www.ihsanfazlioglu.net/yayinlar/makaleler/1.php?id=244 linkinden bakılabilir.) Ne bildiğimiz değil, bildiğimizden ne anladığımız önemli yazısına devam et

Share

İslâmî B/ilim, Bilim’in Bilimsel Yöntem ve Kriterlerini kabul etmez

kelebek

Bedî’üzzaman Said–i Nursî Hazretleri’nin (R.A.) “Medresetüz Zehra” Projesi kapsamında; “Bilimsel Bilim’in Eksik – Yanlış – Zararları Ve İslâmî Bilim’e Niçin Geçmeliyiz?” konulu çalışmamızın çerçeve yazısı niteliğindeki Yazı Dizimize kaldığımız yerden devam edeceğiz, fakat birkaç hafta önceki “Bilim’in Bilimselliğinin Eksik – Yanlış ve Zararları” isimli Yazımızdaki bazı noktaları tekrar, tekmil ve te’sis ihtiyacı doğdu.

Önceki Yazımızda şu soruya cevap vermeye çalışmıştık: “Bilimsel Bilim’in felsefesini, varlık ve bilgi anlayışını (ontoloji ve epistomolojisini) ve buradan kaynaklanan metafizik inanç ve hurafelerini kabul etmiyorsun ama ‘Bilimselliği’ne, yani eşyayı incelerken kullandığı Bilimsel Yöntem ve Kriterlerine niye karşısın? Bilim’in ateist – materyalist felsefesini ve diğer yanlış ve eksiklerini alma tamam ama Bilimsel Yöntemini al!” İslâmî B/ilim, Bilim’in Bilimsel Yöntem ve Kriterlerini kabul etmez yazısına devam et

Share

Bilim’in Gör(e)mediği Kanun – Fiil – İcraat – Eser ve Hakikâtler

gunbatimi2

Bedî’üzzaman Said–i Nursî Hazretleri’nin (R.A.) “Medresetüz Zehra” Projesi kapsamında; “Bilimsel Bilim’in Eksik – Yanlış – Zararları Ve İslâmî Bilim’e Niçin Geçmeliyiz?” konulu çalışmamızın çerçeve yazısı niteliğindeki Yazı Dizimize kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Bundan sonraki çalışmamızda Bilim’in eleştirisi yerine, inşâallah daha ziyade İslâmî Bilim’in inşası ve nasıl olabileceği ve Bilimsel Bilim’den farkı ve üstünlüğü üzerine odaklanacağız. Böylelikle mevcut Bilim’den neden ve niçin vazgeçmemiz zorunlu olduğu daha net gösterilebilir.

Bir de önceki Yazılarımızda dediğimiz gibi: Ülke, din ve milliyetten bağımsız olarak, Bilim’in “Bilimsel(lik)” Formatından geçmiş hemen hemen herkes, kâinat ve hâdiseleri “sanki Rabbimiz yokmuş ve eşyanın varlık ve işleyişinde O’na ihtiyaç ve zorunlulukta yokmuş gibi” okumakta! Üstelik Bilim ve Bilimsel Yöntem’in, bu hâliyle evrensel ve olgusal ve tarafsız olduğuna inanmaktalar! Yani İslâmî Bilim, bu tür yanlış bilgi ve zanların doğru olduğuna inananları da, mevcut Bilim’in bu büyü ve programlamasından uyandırabilir inşâallah… Bilim’in Gör(e)mediği Kanun – Fiil – İcraat – Eser ve Hakikâtler yazısına devam et

Share