Aylık arşivler: Eylül 2014

Sebepler, Sebep değildir

frakt

Gördüm ki gerek günlük dildeki konuşmalarımızda ve gerekse yazılı eserlerde “sebep” kavramı değişik anlamlarda kullanılıyor. Bu, “sebep” kavramının muğlaklığından ziyade, bizim kendi inanç ve görüşlerimize göre bu kavrama yüklediğimiz anlamdan kaynaklanıyor. Yani “sebep” kavramı ya bilerek su-i istimal ediliyor veya bilmeden yanlış kullanılıyor. Demek, konuşma ve yazılarımızda aynı kelimeleri kullanmamız, birbirimizi anladığımız anlamına gelmiyor… O hâlde yakında yayımlanacak olan “Metabilgi (Anlamanın anlamı)” ve “Metabilim (Sebepler, sebep değildir)” kitaplarının amaç ve anlamının anlaşılabilmesi için ilk önce “sebep” kavramındaki sislerin kaldırılması gerekli. İşte aşağıda madde madde geçen sorulara, bu kelime üzerinde biraz olsun düşünmemizi sağlamak için karanlığın değişik noktalarına tutulmuş bir el lâmbası olarak bakılmalı. Yalnız, bazı maddelerin “sebep” kavramıyla doğrudan ilişkisini kuramamamız, böyle bir ilginin olmadığı anlamına gelmeyebileceğini hatırlatmakta fayda var. İşte başlıyoruz : Sebepler, Sebep değildir yazısına devam et

Share

İnanmak veya İnanma(ma)k

yagmur2

Bilim’in bazı hurafe ve dogmatik önvarsayımlarına girmeden önce şu önaçıklamalara ihtiyaç var :

1) “İnanmamak” bir eylemsizliğin adıdır, yani “inanmamak” diye bir olay / olgu yoktur; sadece “inanmak” vardır. O hâlde biz Rabbimizin “var olduğuna inanırız”, başkaları “var olmadığına” inanır. Veya bazıları “gerçeğin bilinemeyeceğine” inanır (agnostik), bazıları “bilinebileceğine”. (Dolayısıyle olmadığına inananlar da, bu inançlarını ispat yükümlülüğü altındadır.) Demek ki (hiçbir şeye inanmadığını iddia edenler dahil) herkes doğru – yanlış birşeylere inanmakta.

2) Kişiler bu inançlarına göre eşya ve hâdiseleri yorumlayıp, anlamlandırır ve zihinlerindeki belli şemalara oturturlar ve insanlarla iletişiminde ifade ve kelime seçimlerini buna göre yapılandırırlar. İnanmak veya İnanma(ma)k yazısına devam et

Share

Yanılsamalarımız veya Sihrin Yapısı

gunbatimi2

Sebepler, sebep değildir; yani hiçbir şey hiçbir şeye sebep olamaz; yani herşeyin sebebi Allahu Teâlâ’dır; yani herşeyin sebebi Allahu Teâlâ’nın inşa ve yaratmasıdır ve yaratma ve inşasına hiçbir şey sebep değildir.

Rabbimiz ne madde ve enerjinin bütününe ve ne de parçaları olan atom, foton, quantlara; meselâ ne “ağaç, Güneş”e ve ne de bunların “yapıtaşları”na, yani yüzeysel bakan insan aklına göre “sebep” olarak isimlendirilip, bazı sıfatlar yüklenen bütün bu şeylere “ilim” (akıl, şuur ve bilgi) ve “irade” (hayat, seçim ve tercih kabiliyeti) vermediği gibi, “kudret” ve “etki – te’sir” de vermemiştir. Yanılsamalarımız veya Sihrin Yapısı yazısına devam et

Share

Bilim’in Metafiziği veya Bilimsel İnançlar

cicek2

Hayvanlar gıdaları olan av(lar)ını nerede arayacaklarını bil(e)memek ve avlayacakları hayvanları bulsalar da nasıl – neyle avlayacaklarını bil(e)memekten dolayı açlıktan ölselerdi;

gene soğuk – sıcaktan korunmayı bil(e)medikleri için zorlu hava şartlarından ölselerdi;

ve nasıl üreyeceklerini bilmemelerinden ve üremeyi başaranlar da doğan yavrularına nasıl – neyle bakacaklarını bilmediklerinden ölselerdi; veya uçurum, ağaçtan düşmek gibi yollarla ölselerdi (yani yerçekimini bilmediklerinden, boşluğa adım atmanın, “düşmek ve ölmek” gibi bir netice verdiğini bilmeselerdi);

aynı şekilde, havaya ihtiyaç ve hava soluduklarını bilmedikleri için, denize atlayınca havasızlıktan boğulacaklarını bilmeselerdi veya yüzme bilmediklerinden boğulsalardı;

yani hayvanların akıl – düşünme, bilgi üretme / biriktirme, yeni çıkarımlar yapma ve bu bilgi – tecrübelerini birbirlerine aktarma gibi yetenekleri olmadığı için, hayvanlar çok az çeşit ve türde olsaydı ve bu türlerin de çok azı hayatta kalabilse ve neslini sürdürebilseydi ve bunlar da gün geçtikçe azalsaydı… Bilim’in Metafiziği veya Bilimsel İnançlar yazısına devam et

Share

Nokta

gunbatimi1

* Bir ‘şey’, tanım ve tarifinde, kıyas edildiği şeyler adedince farklı tanımlanır ve tanımlanıp, ta’rif edildiği şeylere göre anlam kazanır. Meselâ Güneş’in Dünya’ya uzaklığı, Dünya’ya göre büyüklüğü, Mars’a göre, Merkür’e göre, vs. şeylere göre aynı Güneş, sonsuza yakın tanımlanabilir. Yani ‘Güneş’ tek bir şey / şeyler kümesi olduğu halde, neye göre bakıldığı, neye göre ölçüldüğü ve kıyas edildiğine göre, Güneş’in anlam kümeleri genişler. Yani gözlenen, gözlem ve buradan çıkan sonuç, gözlemcinin amacından bağımsız ol(a)maz. Buna göre Güneş, kâinat içerisinde tek bir nurlu noktayken; bu nokta hakkındaki ilim ve bilgimiz, noktalar adedince genişler ve / veya çoğalır. Gözlenen ve anlatılan tek, fakat tanımlar çok, kelimeler çok. Bu çokluklara ‘ilim / bilim’ deniliyor… Nokta yazısına devam et

Share

Bilim’in Amentüsü veya Bilimsel Hurafeler

simsekTartışılması bile yasak olan Bilimsel Dogma ve Önkabüller.

Bilim’in Metafiziği : Bilimsel Bilim’in Batıl İnançları.

Ateist ve Materyalist felsefenin sözcülük ve ispatına soyunan “bilimsel bilim”, İslâmiyet’le çatışır!

Kâinatta intizam, düzen, nizam, ölçü, denge olmasaydı; yani neyin neyden önce veya sonra geldiğini – geleceğini bilemeseydik; yani kâinatta geçerli olan evrensel fizik yasaları olmadığı için biz hiçbir gözlem – deneyimizin sonucunu genelleyemeseydik; kısaca yaşadığımız kâinat, hiçbir fizik – mantık yasalarına bağlı olmayan, yani önceden tahmin edilemez, yani “tesadüfî” olan olayların olduğu bir dünya olsaydı. Yani hiçbir şeyde sebeplerin dizilişi, ardardlığı ve bunların doğruduğu sonuçlar belli kurallara bağlı olamsaydı; yani sebep – sonuç zinciri kurup, belli öngörülerde bulunabileceğimiz bir düzen, intizam olmasaydı. İşte ancak o zaman kâinatta tesadüf ve kaos rüzgârlarının varlığından söz etmemiz mümkün olurdu ve ancak o zaman Rabbimiz hakkında şüpheye düşmemiz için elimizde bir karin eolabilir ve biz de bunu ahirette cehenneme girmemek için bir mazeret olarak öne sürebilridk!

Fakat kâinatın Rabbinin varlığını kabul etmeyip, kabul etmedikleri gibi üstüneüstlük yok diyenler, ahirette Cehennem’le cezalandırılıyorlarsa; demek ki bunun sebebi Rabbimizi inkar edip, kabul etmemek için mazeretimiz olmmasındandır, Rabbimizi inkâr için kâinatta herhangi bir delil olmaması, bilâkis Rabbimizi varlığına sayısız delil olmasından dolayıdır! İşte bu sebepten dolayı, yani Rabbimizin olmadığına en küçük bir delil olmaması ve Rabbimizi varlığına küçük – büyük sayısız delilolduğu hâlde, bizim bunlara göz kapammaız sonucu, yani O’nu bile bile inkâr ve emirlerine isyan etmemiz sonucu ahirette cezalandırılmayı hakediyoruz. Yani orada “Ya Rabbi senin varlığına delil aradm, uğraştım fakat bulamadım vey agöremedim veya aklım fazl açalışmıyordu” gibi mazeretlerin geçerli olmamasındn dolayı, yani mazeretimiz olmamsından, yani kainatta buna delil – karineolmadığı O’nu bile bile inkâr etmemizden, yani “O’nun olmadığına inanma” batıl inancımızdan dolayı, ahirette cezalandırılacağız! Bilim’in Amentüsü veya Bilimsel Hurafeler yazısına devam et

Share