Aylık arşivler: Haziran 2015

Bilimsel Bilim’in Deterministik Evreninde Allahû Teâlâ ne iş yapar!?

dunya1

Bedî’üzzaman Said–i Nursî Hazretleri’nin (R.Â.) “Medresetüz Zehra” Projesinin Ders Müfredatı kapsamında; “Bilimsel Bilim’in Eksik – Yanlış – Zararları ve İslâmî Bilim’e niçin Geçmeliyiz? / Metabilgi – Metabilim (Sihrin Yapısı)” isimli kitap çalışmamızda; Bilimsel Bilim yerine geçilmesini teklif ettiğimiz İslâmî Bilim’in anlaşılması için, ikisi arasındaki farkların netleşmesi gerektiği; bu sebepten çalışmamızın uzun bir özetini yapmamızın faydalı olacağı kanaatindeyiz.

Çünkü Bilimsel Yöntem ve bu yöntemin ürün ve sonucu olan Bilim’in ne olduğu ve ne olmadığı anlaşılırsa; Risale-i Nur’un bu bilim ve felsefesine, yani yöntemine bakışı ve yerine teklif ettiği “İslâmî B/İlim”in (isimlendirme bana ait) farkı ve üstünlüğünün netleşeceğini düşünüyoruz. Çünkü gördüğümüz kadarıyle; Risale-i Nur, Bilim’in Bilimsel Yöntem ve Kriterlerini kabul etmez; onu eksik ve yanlış ve dar bulur! (Konuyla ilgili Üstad’ın Mektubat eserinin 29. Mektub 7. İşaret’ine bakılabilir. http://www.erisale.com/#content.tr.2.624)

Bilimsel Bilim’in evrensel ve olgusal ve tarafsız olduğuna inandırıldığımız için, dünyada başka bir Bilim Anlayışı, Felsefe ve Yöntemi olabileceğine ihtimal bile ver(e)miyoruz! Müslümanca Düşünce ile Bilimsel Düşünce arasında gidip geliyoruz! Bu iki düşünce arasındaki derin ve geniş uçurumu görmediğimizden; zıtlıklarını uzlaştırıp, aralarını telif edecek köprü ve dolgu malzemeleri toplamakla meşgulüz! Kafamız karışık, zihnimiz bölmeli, davranışlarımız tutarsız! Gerçeklikle bağını yitirmiş bir şizofren gibi; akademide “lâik”, camide “müslüman” rolü oynuyoruz!

Şimdi, Risale-i Nur’un mevcut Bilim’e bakışı ve yerine teklif ettiği İslâmî Bilim’i anlamak için giriş yapacağımız anahtar soru şu: Bilim’in, Bilimsellik Kriterlerine göre çizip – kurguladığı bu Deterministik Evrende Allahû Teâlâ ne iş yapar!? (*)

İlliyet ve nedenselliğin hâkim olduğu; yani mevcut Bilim’e göre herşeyin varlık ve devam ve çalışma sebebi, diğer sebep ve mekanizmalarla nedensellenip, açıklanabildiği ve nasıllanıp, tasvir edilebildiği böyle bir evrende Rabbimiz ne iş yapıyordur!?

Bilim’in iddia ettiği gibi; gerçekten, herşeyi başka nedenlere dayayarak nedensellediğimize ve nasıl işlediğini tasvir ederek açıkladığımıza inanıyorsak; böyle bir evren Rabbimiz’e hangi konuda muhtaçtır veya muhtaç mıdır acaba!? Peki böyle bir evrende “iman”a nasıl yer açacağız!? Maddenin perdesini aralayıp, Rabbimiz’e nasıl delil bulacağız!?

Kütle kazanımı Higgs’e; yerçekimi kütleye; yağmur, suyun buharlaşması çeşitli çevrim / döngülere; bitkilerin besin – enerji üretimi fotosentez gibi mekanizmalara; yaşam ve türler, evrim – elenme – adaptasyon – mutasyona; olmadı tesadüf, tabiat, uzun zamana; elhasıl herşeyi başka nedenlere verince Allahû Teâlâ’ya neyi vereceğiz!?

“Rabbimiz bu kâinat makinasını ve yasalarını kurmuş, herşey bu mekanizma ve kurallar gereği otomatik olarak kendi kendine işliyor”dan fazla verecek bir cevabımız var mı!? Bu cevabın yanlış olmasını geçtik; faraza doğru kabul etsek; bunun doğruluğuna herhangi bir delil – gözlemimiz var mı!? Yani bu sözümüz kâinatta karşılığı olan “bilgi” temelli bir söz mü, yoksa geçmiş atalarımızdan öğrendiğimiz “inanç ve iddia” temelli bir ezberi mi tekrarlıyoruz sadece!?

Bilimsel Bilim’in kurguladığı evren modelinde (güya!) Rabbimiz’e ihtiyaç kalmamakta; Bilim’in anlattığı evrende, O’na iman ve itikad için de kâinatta herhangi bir delil ve gerekçe kalmamakta!

Bilimsel Bilim’in Deterministik Evreninde Allahû Teâlâ ne iş yapar!? yazısına devam et

Share

Diğer partiler derslerini çalışmamışken, iktidardaki Partiye ders verilmez

Ayasofya Sultanahmet“AK Parti’ye oy vermeyin” demenin te’sir etmeyeceğini, hatta aksi te’sirle AK Parti’nin oylarının artmasına sebep olacağını bilenler; iktidardan alaşağı edemedikleri partinin hiç değilse oyları (dolayısıyle milletvekili sayısı) azalsın, hatta tek başına iktidar çoğunluğunu elde edemesin diye; güya partiyi destekliyormuş görünerek; zihinsel bir cerbeze ve mugalata ve safsatayla; mevcut partinin sadece yanlış veya yanlış kanaât uyandırıcı davranışlarına zoom yaparak; “Geçmiş seçimlerde hep bu Parti’ye oy verdim ama bu seçimde vermeyeceğim ki fabrika ayarlarına dönsün. Bu seçimde bir ders vermeli; önceki seçimler kadar oy alamamalı ki, kendine çekidüzen versin. Böylelikle partinin her hareket ve politikasını desteklemediğimi gösteren bilinçli bir davranışta bulunmuş olacağım. Hem belki bu, bana ‘makarnacı, koyun, fanatik, muhabbet gözünü kör etmiş’ diyenlere de bir cevap olur. Ben haktan tarafım, partiden değil; bilinçli bir müslüman olarak, hak neredeyse oraya giderim. Haklı ve mazlûm olan düşmanım bile olsa, ilkesel ve ahlakî davranarak, düşmanlığı bir yana bırakarak veya erteleyerek; bu konuda düşmanımın yanında olurum!” diyorlar.

Bu düşünce biçimi her ne kadar çıkış noktası olarak “hak, hukuk, doğrudan taraf olmak, ahlakî ve ilkesel olmak, mazlûmun yanında olmak” gibi doğru argümanlar içerse de; vardığı sonuçlar ve önerdiği çözüm olarak, mantıken ve ahlâken doğru bir davranışı tavsiye etmiyor bize! Buna en basit deyişle; “hakkı, batıla alet etmek” veya “hakkı söylerken, anlam ve sonuç olarak batılı kasdetmek” denir.

Tıpkı merhum 2. Abdulhamid Han’ı devirenlerin veya aleyhinde nümayiş ve gösteri yapanların, bunu “hürriyet, adalet, eşitlik, şeriât” gibi kavram ve motivasyonlarla yapmaları gibi. Veya merhum Adnan Menderes’i darbe ve ihtilâlle devirenlerin, bunu; “Ne yapalım Menderes’in indirmek veya yanlışlarını engellemek veya telâfi etmek için demokratik mekanizmalar yeterli değildi, olanlar da tıkalıydı; sistem işlemiyor veya tıkanmıştı, başka yol yoktu! Yoksa durup dururken niye sıcacık koltuğumuzdan kalkıpta, riskli işlere girip, isyan edelim ki!? Ne yaptıysak, herşey vatan – millet – sakarya içindi!” demelerine benziyor.

Oy vermeyerek mevcut iktidara ders veya ceza vermek isteyenler, bunu aldatma veya ihanet gibi sebeplerle yapmıyorlarsa; cehalet ve aldanma sebebiyle yapıyorlardır (ki çoğumuz böyleyiz); buna İslâmî Literatür’de “şeytanın sağdan yaklaşması” denir! Tam burada aklıma Bedi’üzzaman Hazretleri’nden (R.Â.) okuduğum şu söz geldi: “Akılsız dost, akıllı düşmandan daha çok zarar verir!”

Diğer partiler derslerini çalışmamışken, iktidardaki Partiye ders verilmez yazısına devam et

Share