« Akıllı Tasarım Teorisine Yönelik Bir Eleştiri ve Cevap | Ana Sayfa | Panel: Avrupa Birliği Süreci ve Türkiye »

April 5, 2007

Vahiy ve Bilim Üzerine Bir Not

Sayın Ali Bulaç’ın köşesinde yayınladığı “okur mektubu”mda geçen “Kuşkusuz vahiy mutlak doğrudur; bilim gibi beşeri bilgi kaynakları ise eksik, kusurlu ve değişkendir” şeklindeki cümle üzerine bir okur eleştirel bir yorum getirmiş. “Bu ne kadar vahim bir cümle, bu anlayışa sahip olan kişi daha en baştan itibaren bilime değil, sadece vahye dayandığını itiraf etmektedir” demiş. Yaygın bir zihniyetin ifadesi olduğu için, bu eleştiriyi eleştirmekte yarar gördüm.

Söz konusu cümlemin arkasındayım. Aslında dikkatli okunduğunda buna karşı çıkmanın pek tutarlı bir gerekçesi olmadığı da görülebilir: Dikkat edirse “vahiy”den söz ediyorum. Bu, “Allah’tan gelen bilgi” demektir. Bir insan Kuran’ın veya bir başka ilahi kitabın vahiy kaynaklı olduğuna iman ediyorsa, bu bilgiyi başka bilgi kaynaklarından üstün tutmasından daha akılcı bir şey olamaz.

Ancak elbette herkes Kuran’ın veya bir başka ilahi kitabın vahiy kaynaklı olduğuna inanmaz. İnanmak zorunda da değildir. Böyle bir insanın bilgi kaynakları arasında “vahiy” diye bir kategori elbette olmayacaktır. Bu da gayet normaldir.

Bazı seküler insanlar (yani bir vahye göre düşünüp-yaşamayanlar) buradan yola çıkarak kendilerinin “özgür düşünceli”, dindarların ise “dogmatik” olduğunu savunurlar. Oysa mesele biraz irdelendiğinde, söz konusu seküler insanların çoğunun da aslında bazı dogmalara inanmakta oldukları ortaya çıkar. Bu dogmaların bazıları politiktir (örneğin bir siyasi liderin yüceliğine ve yanılmazlığına iman etmek gibi.) Bazıları da felsefidir (örneğin materyalist felsefeye iman etmek gibi.)

Materyalist felsefeye iman edenler — Darwinistlerin önemli bir kısmı öyledir — bunu çoğunlukla kabul etmezler, kuşkusuz. Ama aralarında açık sözlü davrananlara rastlamak da mümkündür. Harvard Üniversitesi'nden saygın bir genetikçi, önde gelen bir Darwinist ve Marksist olan Richard Lewontin'in ünlü sözünde olduğu gibi. Şöyle der Lewontin:

Bizim materyalizme bir inancımız var, 'a priori' [baştan kabul edilmiş] bir inanç bu. Bizi dünyaya materyalist bir açıklama getirmeye zorlayan şey, bilimin yöntemleri ve kuralları değil. Aksine, materyalizme olan a priori bağlılığımız nedeniyle, dünyaya materyalist bir açıklama getiren araştırma yöntemlerini ve kavramları kurguluyoruz... Materyalizm mutlak doğrudur, çünkü kapıdan içeri İlahi bir adımın atılmasına izin veremeyiz.
Bu Lewontin’in ve diğer pek çok materyalistin seçimidir. Ve başta belirttiğim gibi, bu “iman”a sahip olmalarında bir sorun yoktur. Kendi tercihleridir ve Kuran’ın “sizin dininiz size, benim dinim bana” ilkesi gereğince, bunda serbest olmalıdırlar.

Ancak, malum, seküler insanlar ve dindarlar (ve dahası dindarların bin bir türü) aynı toplumlarda, aynı devletlerin yönetimi altında yaşamaktalar. Dahası dünya giderek daha da içiçe geçiyor. Dolayısıyla farklı felsefi ve dini inançların paylaşabileceği ortak alanlar gereklidir... ................. ........... ...............

Dolayısıyla “Kuşkusuz vahiy mutlak doğrudur; bilim gibi beşeri bilgi kaynakları ise eksik, kusurlu ve değişkendir” cümlesinden endişe eden okurun, endişesine gerek yok... ................ .............. .............

Akıllı Tasarım teorisine gelince; bu teori, bilimin tarafsız olarak yola çıktığında (www.metabilgi.org'un notu : Bilim'in, mantıken ve tanım olarak "tarafsız ve objektif" olması mümkün değildir. Bununla birlikte "tarafsızlık, tarafsız kalmak" haddizatında doğru da değildir; her zaman iyi - doğru - güzelden taraf olmalı.) vahye uygun düşen bir takım gerçekleri keşfedebileceğini gösteriyor. Bunu görünce “olmaz, bilimi dine dayandırıyorsunuz” diye tepki vermenin alemi yok. Hayır, bilimi dine dayandırmıyoruz. Ama bilim objektif bırakılınca dine uygun düşen sonuçlara varıyorsa, ne yapalım?

Yazan: Mustafa Akyol Tarih: April 5, 2007 8:13 PM