|
|
|
Yanıtını Merak Ettiğiniz
Soruları Bize İletmek İçin Tıklayınız...
Anahtar Sözcüğe Göre Arama
Yapmak İçin Tıklayınız...
Son Eklenen 10 Soruyu Görmek
İçin Tıklayınız...
Tüm Soruları Görmek İçin
Tıklayınız...
Geri Dön...
Sudan karaya geçiş, geniş
bir yelpazede düşünecek olursak, ne gibi özelliklerin
geliştirilmesine ve ortaya çıkmasına neden
olmuştur?
Evrim süreci içerisinde sudan karaya geçiş,
canlıların dış yapılarında ve fizyolojilerinde birçok yeni
mekanizmanın geliştirilmesini gerekli hale getirmiştir. Öncelikle
canlı, karada vücut ağırlığını suyun kaldırma kuvveti olmaksızın
taşımak zorundadır. Bu yüzden iskelet daha güçlü ve daha gelişmiş
bir hale getirilir. Buna bağlı olarak karada, daha etkin bir
hareket yeteneği de gereklidir. Çünkü canlı hem besinini aramak
durumundadır, hem de karada sayıca daha fazla olan düşmanlarından
korunmalıdır. Bu nedenle güçlü üyeler geliştirilir ve hatta bu
üyelere çeşitli adaptasyonlar kazandırılır. Tırnak, toynak, pençe
gibi oluşumlar ile kanat oluşumu; hem hareket yeteneğini
arttırmak, hem de üyelerin daha etkin şekilde kullanılmasını
sağlamak için kazanılmıştır. Daha sonra yaşam alanı olarak seçilen
farklı ortamlara ve canlının yaşayış şekline bağlı olarak, bu
üyelerde çeşitli değişimler (modifikasyonlar) veya körelmeler de
görülür. Ancak sadece üyelerin geliştirilmesi de yetmez, buna ek
olarak duyular ve duyu organları da geliştirilerek, sinir sistemi
daha karmaşık bir hal alır. Yaşama ortamının değişmesiyle
ortaya çıkan bir diğer sorun, vücudun iç dengesinin korunması
olacaktır. Öncelikle vücut içi su dengesi önem kazanacak, buna
uygun olarak da böbrek yapısı ve boşaltım ürünlerinin niteliği
(daha katı olacaklardır) değişecek, ayrıca vücuttan su kaybının
önlenmesi için yavaş yavaş çeşitli adaptasyonlar
geliştirilecektir. Deri üzerinde bulunan pul, kabuk, bağa, tüy,
kıl, saç gibi yapılar sayesinde, vücut ile dış ortam arasındaki su
alışverişini düzenlenir. Bu yapılar ayrıca, vücudun ısı dengesinin
korunmasında da görevlidir. Balıklarda bulunan pullar da vücudun
su ve tuz dengesinin korunmasında görevlidir. Ancak kara yaşamında
koşullar çok daha sert ve ani değişiklikler gösterebileceğinden,
hem bu tip yapılar hem de düzenleme mekanizmaları karasal
canlılarda daha çok gelişir. Deri altında, çeşitli görevlere
sahip olan bezler geliştirilerek, belirli koşullara daha kolay
karşı koyulması saptanır. Örneğin; ter ve tuz bezleri gibi
yapılar, vücudun iç dengesinin korunmasından sorumludur. Çeşitli
yapıdaki zehir ve koku bezleri, hem savunmada hem de tür içi ve
türler arası haberleşmede görevlidir. Suda yaşayan canlılarda da
bu tip bezler bulunur. Ancak bu son sözü geçenler, kara yaşamında
daha fazla ihtiyaç duyulan olgular olduğundan, bezlerin yapısı da
daha fazla çeşitlenir ve salgıların özellikleri artar. Bir
diğer sorun, üreme döneminde ortaya çıkar. Suya bağımlı olan
canlılarda yumurtalar suya yakın yapıdaki jeller içerisinde suya
bırakılırken, karaya geçişte artık böyle bir şans kalmayacaktır.
Bunun için de, kendi başının çaresine bakabilen, yani kendi
kendini besleyebilen ve koruyabilen bir yumurta oluşturulmalıdır.
İşte tam bu noktada, kabuklu ve embriyonik zarlara sahip bir
yumurta gelişimi ortaya çıkar. Gerçekten de evrimsel süreç
içerisinde gelişen organizasyon düzeyine baktığımızda, hayvanlar
aleminde gelişmişlik basamaklarında ilerlendikçe yumurta kabuğunun
kalınlaştığını, yumurtanın gittikçe daha dayanıklı bir yapı
kazanması sayesinde daha az korunaklı yerlere bırakıldığını, daha
sonra yumurta sayısında bir azalmanın gerçekleştiğini, ve en
nihayetinde de yumurtadan da vazgeçilip, embriyo gelişiminin
annenin vücudu içerisine alındığını görürürüz. Tabii ki solunum
da, bir diğer önemli olaydır. Suyun içerisinde yaşamda, suda
çözünmüş olarak bulunan solunum gazları, solungaçlardaki kılcal
damarlar yardımıyla vücuda alınır ve dış ortama verilir. Karaya
geçişte ise artık atmosferde gaz halinde bulunan oksijene geçiş
yapılır ve bu geçiş için de, özel solunum organlarının
geliştirilmesi gereklidir. Oksijen ihtiyacının sağlanması ve vücut
içerisinde etkin şekilde çevrimi bir anda oluşabilecek kadar kolay
bir adaptasyon değildir. Bu nedenle alt karasal gruplarda, deri
solunumu, ağız içi solunumu gibi çeşitli yan solunum tipleriyle bu
açık kapatılır. Bu arada dolaşım sisteminin yapısı da bir değişim
geçirir ve kanın vücudun içerisinde en etkin şekilde dolaşımı için
damar ağlarının oluşumu, kalbin odacık yapısı kazanarak oksijence
zengin olan ve olmayan kanın birbirinden ayrı tutulması gibi
adaptasyonlar kazanılır. Ayrıca karaya geçiş ile birlikte,
gerçek uyku hali ortaya çıkar. Sucul canlılarda “pasif uyku” adı
verilen bir uyku görülür. Buna ek olarak, sosyal yaşamın gelişimi
ve davranışların çeşitlilik kazanması da, yine karaya geçiş ile
birlikte ortaya çıkan evrimsel karakterler arasında
sayılabilir.
Deniz Candaş
 Geri
Dön... Yazıcı Dostu Sayfa
|
|
|
|