Aylık arşivler: Ocak 2016

Eşyayı gösteren Rabbimiz’in varlığı, o eşyadan daha zahir ve kesin

Bedî’üzzaman Said Nursî Hazretleri’nin (R.Â.) “Medresetüz Zehra” Projesinin Ders Müfredatı kapsamında; “Bilimsel Bilim’in Eksik – Yanlış – Zararları ve İslâmî (B)İlim’e niçin Geçmeliyiz? / Metabilgi – Metabilim (Sihrin Yapısı)” isimli kitap çalışmamızın ön hazırlığı niteliğindeki Yazı Dizimize kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Bilimsel Bilim’in doğruluk veya yanlışlığı delil – ispatlandırılamaz en temel inancı veya inançla bağlı olduğu en temel önvarsayım ve kabullerinden biri: “Zihnimiz dışında bir eşya; varlık ve evren olduğu” inancıdır! Daha açık ifadeyle: “Zihin ve duyularımız haricinde eşyanın var olduğu ve bu eşyanın da, duyularımızın gösterdiği (algıladığımız) şekil ve özelliklerde olduğu” inancıdır!

Aslında sadece Bilim’in değil; tüm insanların ortak inancıdır bu! Duyularımızın dışında; ki buna aslında “duyularımızı” da katabiliriz; o zaman doğru ifade şöyle olur: “Zihin ve algılarımızın dışında; duyularımızla algıladığımız gibi maddî bir evren olduğu” inancı; tüm “biliyorum” deyip, bildiklerimiz ve emin olduklarımızın üzerine temellendiği en temel inançtır. Doğru olduğu önvarsayılan ve buna inanılan; fakat doğru – yanlışlığı ispatlanamaz bir aksiyom, bir postulattır bu.

Bizdeki hemen hemen tüm kesinlik ve eminlik ve bilme hisleri, en temelde bu inanç ve önkabüle yaslanır. Demek daha başlangıçta; dil ve mantık kurallarını oluştururken, yaptığımız “bilgi / bilmek” ve “inanç / inanmak” arasındaki ayrım yapay ve aldatıcı! Bununla bağlantılı olarak; “fizik – metafizik” ayrımının da yapay ve aldatıcı olduğu anlaşılabilir.

Dünyaya gelirken içine doğdumuz, bize hazır verili bu dünyanın; gerçekten zihin ve algılarımız dışında da olduğuna inanmamamız için bir sebep ve haklı bir kuşku ve gerekçe yoksa; bu dünyanın var olduğuna inanmayı seçeriz. Zaten fıtraten, default / önvarsayım olarak; bize gelen ve duyularımıza yansıyan herhangi bir bilgi ve haberin doğru olmadığına aksi bir delil yoksa; bunu o şeyin doğruluğuna yeterli bir delil ve karine ve haklı bir gerekçe sayarız.

Belki de bu sebepten; rü’yalarımızda rü’yada olduğumuzu farketmiyoruz; yani içine doğduğumuz gerçekliğin gerçekliğinden (daha doğrusu “gerçeklik sınıf ve derecesi”nden) şüphe duymayıp, bunu sorgulamadığımızdan!

Eşyayı gösteren Rabbimiz’in varlığı, o eşyadan daha zahir ve kesin yazısına devam et

Share