Aylık arşivler: Aralık 2014

“Var(lık)” ve “hareket”i dediğimiz şey; “ânlık var – yok”edilişlerdir sadece! (3)

gece2

Bedî’üzzaman Said–i Nursî Hazretleri’nin (R.Â.) “Medresetüz Zehra” Projesinin Ders Müfredatı kapsamında; “Bilimsel Bilim’in Eksik – Yanlış – Zararları Ve İslâmî Bilim’e Niçin Geçmeliyiz? / Metabilgi – Metabilim” isimli kitap çalışmamızın ön hazırlığı niteliğindeki Yazı Dizimize kaldığımız yerden devam edeceğiz; fakat son iki yazımızın konusu olan “Hareket, ân(lık) var – yokedilişlerle gerçekleşiyor” yazımızın sonuç yazısını maddeler hâlinde aşağıya yazıp, bu konuyu kapatmış olalım.

1) Zaman ve mekânla kayıtlı maddî (fiziksel) vücudumuzun aynı ân’da farklı 2 mekânda olamaması veya aynı mekânda farklı 2 ân’da olamaması normâl. Çünkü ân ve mekân ve içinde olan biz; ân be ân tekrar yaratılıp yokedilmesiyle, tek kopye olarak gerçekleşiyor. Bu sebepten, diğer geçmiş veya gelecek ân / zaman / mekânlara gidebilmemiz; bağlı bulunduğumuz zaman / ân / mekândan kopmak (Mi’rac gibi), çıkmak veya yok edilip, silinmekle (İsra gibi) mümkün olabilir.

2) Evrenimizde herkesin paylaştığı ortak ve evrensel bir “şimdiki ân / zaman” beyaz perde (veya monitörü) yok; çünkü aynı uzay / mekânda 2 maddî varlık olamayacağı için (en fazla yanyana veya içiçe durabilirler); aynı şimdiki ân’ı da paylaşamazlar. Paylaşamayacakları için, kendileriyle diğeriyle iletişim ve haberleşme; ses, ışık, koku vs. kanallarla, yani aralarında bilgi ve enformasyon belli bir süre / mekân katederek ulaşabilir. 2 nesne arasında bir uzaklık ve mesafe olması, yani uzayda ayrı hacim / mekânları kaplamaları; farklı şimdiki zaman / ân’da olmalarını doğurmakta. Aralarındaki zaman mesafesini azaltmak için, aralarındaki mekân uzaklık / mesafesini küçültmeleri (yani birbirlerine yaklaşmaları) gerekmekte; fakat yanyana gelseler bile aynı ân / zamanı paylaşamazlar; gene ufak bir zaman ve mekân aralık / uzaklığı kalır; çünkü 2 nesne aynı ân ve mekânda bulunamaz; yani uzay – zamanda farklı konum ve zamanda bulunurlar.

Bu “şimdiki ân / zaman”ın göreceli ve izafî olması, geçmiş – gelecek ayrımının da değişken olmasına sebep olmakta. Örneğin: Güneş’in ışığı dünyamıza ortalama 7 – 8 dakikada ulaştığı bilgisini unutmadan; güneşin yanında yakınında olan birisi güneşin söndüğünü görse, biz bunu o şahıstan 7 – 8 dakika sonra güneşin ışığı gelmediğinde görebileceğiz. Güneşin yanındaki şahıs, kendi şimdi / şu ân / şuradasında (mes’elâ saat 03:00’te) güneşin söndüğünü gördüğü zamanda; biz dünyadakiler aynı saat 03:00 şimdi / şu ân / şuradamızda güneşin sönmeyip, halâ ışıdığını göreceğiz. Veya göğe baktığımızda, biz yıldızların bilmem kaç bin – milyon yıl önceki geçmişlerini seyrediyoruz; halbuki o gördüğümüz yıldızın yeri çoktan değişmiştir veya sönmüş bile olabilir. Bunun sebebi; o yıldızdan yola çıkan ışık / görüntünün, daha dünyamıza şimdi ulaşmasından kaynaklanmakta. Yani biz aslında göğe baktığımızda, göğün geçmişini seyrediyoruz!

“Var(lık)” ve “hareket”i dediğimiz şey; “ânlık var – yok”edilişlerdir sadece! (3) yazısına devam et

Share