« Hangi Komplo Gerçek? | Ana Sayfa | Papa, Cihad ve Müslümanlar »

September 15, 2006

'Nothing Buttery'e Giriş

C. S. LewisSon günlerde sitedeki Akıllı Tasarım/Darwinizm tartışması odaklı bazı ilmeklere yorumlar ekleyen "Balbazar" rumuzlu okur, bir yerde şöyle demiş: "Eğer evrim 'tesadüf'se, sizin beyninizdeki düşünceler de körlemesinedir." Böyle demekle de, materyalizm ve evrim teorisinin materyalist yorumu açısından önemli bir çıkmaza işaret etmiş. (Aslında kendisi de bu yorumu savunuyor gibi gözüküyor; dolayısıyla bu çıkmaza işaret etmekle kendi argümanlarını nasıl desteklediğini sandığını anlamak güç.)

Sözkonusu çıkmazı açıklamak için, önce materyalist iddiayı hatırlatmak gerek: Bu felsefeye göre madde, var olan tek şeydir. Maddenin dışında hiç bir şey yoktur. Bizim maddeden ayrı kavramlar olarak algıladığımız, adına "manevi" dediğimiz şeyler ise, aslında maddenin birer türevidir. İnsanın maddeden bağımsız bir "ruh"u yoktur. Ruha atfettiğimiz düşünme, kavrama, hissetme, duygulanma gibi özellikler, aslında "başka hiç bir şey değil" sadece beynimizdeki nöronların ve onları oluşturan atomların arasındaki etkileşimlerdir. Sevgi, fedakarlık, akıl veya istek, "başka hiç bir şey değil" sadece beynimizdeki kimyasal ve fiziksel etkilerden ibarettir.

Materyalizmin bilim dünyasına egemen olmaya başladığı 20. yüzyılda söz konusu "başka hiç bir şey değil" (İngilizcesi'yle "nothing but") tipi açıklamalar da çok popüler olmuştu. Yüzyılın en önemli Hıristiyan düşünürlerinden biri sayılan Oxford Üniversitesi profesörü C. S. Lewis, bunlara topluca "nothing buttery" ("başka hiç bir şey değilleme") adını verdi. Lewis'e göre "nothing buttery" hem kanıtlanmamış iddialara dayanıyordu, hem de kendi içinde garip bir çelişki barındırıyordu.

Bu iki probleme sırasıyla bakalım.


Önce Ne Vardı?

"Nothing buttery"nin kanıtlanmamış iddialarının özünde, madde-ötesi bir bilinç tarafından yönlendirilmemiş, o bilinçten gelen bir bilgiye göre düzenlenmemiş maddenin, bugün gördüğümüz cansız ve canlı evreni ortaya çıkardığı hikayesi yatar. Bu ortaya çıkarışın, "evrim" denen, yönlendirilmemiş, rastlantısal bir süreçle gerçekleştiği iddia edilir. Darwinizm işte böyle bir "evrim"in teorisidir. (Kuşkusuz yönlendirilmiş, rastlantısal olmayan bir "evrim" süreci de mümkündür; ama bu materyalizme uymaz.)

Darwinistler kimi zaman buradaki "rastlantısal" kavramına itiraz ediyor ve teorilerine göre evrim sürecinin tümüyle rastlantısal işlemediğini, doğa kanunları tarafından yönlendirildiğini, doğal seleksiyonun böyle bir kanun olduğunu belirtiyorlar. İyi ama Darwinizm'e "rastlantısal"lık atfedenler de, doğa kanunlarının yönlendiriciliğini reddetmiyorlar ki... Buradaki tartışma, maddenin, maddeden önce de var olan bir bilinç tarafından yönlendirilip yönlendirilmediği sorusudur. Bu anlamda Darwinizm de diğer tüm materyalist teoriler de "yönlendirmeyi" reddeder ve rastlantısallığı kabul ederler.

Ancak, günümüzde gerek doğa kanunlarının hassas ayarı (fine-tuning) gerekse de yaşamın kompleks yapısı materyalizmi bilimsel açıdan büyük bir zora sokmuş durumda. Bu zorluğu bir örnekle açıklayayım: Diyelim ki Mona Lisa tablosunun kökenini tartışıyoruz. Bu tablonun "başka hiç bir şey değil" ama kağıt ve yağlı boya arasındaki etkileşimlerin ürünü olduğunu savunmak, hayli zorlama bir argümandır. (Daha doğrusu saçmalıktır, çünkü kağıt ve yağlı boyanın yan yana gelmesiyle öyle tablolar oluşmadığını ve oluşmayacağını herkes bilir.) Mona Lisa, kağıt ve yağlı boyadan ibaret değildir. Onda, bu maddesel malzemeden çok daha önemli bir unsur daha vardır: Ressamı olan Leonardo da Vinci'nin zihnindeki bilgi ve amaç.

İşte materyalizm, evrenin ve canlılığın kökeninde böylesi bir bilgi ve amaç olduğunu reddeder. Materyalizmin karşısında yer alan teizm ise, böylesi bir bilgi ve amacın var olduğunu, bunların kaynağının da Allah olduğunu bildirir. Teist bir din olan Hıristiyanlığın kutsal kitabı İncil'de, "başlangıçta Söz vardı" denir. Yani söz — ki burada geçen "logos" kelimesi aynı zamanda "bilgi" anlamına gelir — maddeden önce vardır. Bir diğer teist din olan İslamiyet'in kutsal kitabı Kuran'a göre de, evrenin yaratılmasından önce, yaratılacak her şeyin bilgisi "Levh-i Mahfuz" (Korunmuş Levha'da) saklıdır. Her iki dine göre de maddeden önce bilgi vardır; maddesel evren bu bilgiye göre inşa edilmiştir.

İşte günümüzde çağdaş bilimin evren ve canlılıktaki "bilgi içeriğini" daha fazla ortaya çıkarması, materyalist açıklamayı zayıflatırken teist açıklamayı güçlendiriyor. "Nothing buttery", kanıtlanmak bir yana, giderek daha inanılmaz hale geliyor.


Kendini Çürüten Argüman

Yazının başında "nothing buttery"nin hem kanıt yoksunluğuna işaret etmiş, hem de kendi içinde garip bir çelişki barındırdığını belirtmiştim. Şimdi bu ikinci kısma gelelim.

Söz konusu çelişki şudur: Eğer bizim düşünce ve sezgilerimiz, beynimizdeki fiziksel ve kimyasal etkilerden "başka hiç bir şey değil" ise, o zaman bu etkilerin bize mutlak gerçekliği yansıttığını nasıl bilebiliriz? Örneğin, bize, "bu fikirler ve sezgiler beynimizdeki fiziksel ve kimyasal etkilerden başka hiç bir şey değildir" diyen bir fikrin, doğru olduğuna nasıl karar verebiliriz? Bu fikir de insan zihninin bir ürünü olduğuna göre, ve insan zihni de kimya ve fizikten ibaret olduğuna göre, belki de bize "insan zihni kimya ve fizikten ibarettir" dedirten şey, beynimizdeki atomların hatalı bir kombinasyonu olabilir.

Buradaki paradoks, "bütün Giritliler yalan söyler" diyen Giritli'nin hikayesine benzemektedir biraz. Veya "tüm görüşler rölatiftir" diyen bir rölativistin. (Eğer tüm görüşler rölatif ise, tüm görüşlerin rölatif olduğu fikri de rölatif olmak zorundadır.)

Öte yandan teizm böyle bir paradoks içermez. Çünkü teizme göre insan, içinde bulunduğu evreni kavrama yeteneğiyle birlikte tasarlanmış ve yaratılmıştır. Zihnimize güvenebiliriz, çünkü onun bize dünyayı anlamak için özel olarak verilmiş bir araç olduğunu kabul etmişizdir. Bu nedenledir ki, teizm, insan aklını daha güvenilir bir zemine oturtmaktadır.

İnsanın sadece aklı değil, iradesi de teizmle birlikte güvenilir bir zemine oturur. Materyalizme göre insanın maddeden bağımsız bir iradesi yoktur: İradi sandığımız şeyler, aslında beynimizdeki fiziksel ve kimyasal süreçler ve onları etkileyen dış dünyadaki maddesel etkilerin bir ürünüdür. Bir başka deyişle, materyalizme göre, insanın kendisini oluşturan maddi unsurlara (örneğin genlere) uymaktan başka bir seçim şansı yoktur. İnsan, adeta bir robottur. Bu felsefi kabul; doğru ve yanlış, suç ve ceza gibi kavramları da tartışılır hale getirir. Cinayet işleyen bir kişi "bunu bana genlerim yaptırdı, kanımdaki adrenalim de fazla yükselmişti" dediğinde, ona karşı ne denecektir? Toplumsal sağduyu bunu kabul etmemekte ve suçluları cezalandırmayı doğru bulmaya devam etmektedir; ancak materyalizmin tümüyle içselleştirildiği bir toplumda bu da tartışılır hale gelebilir.

Teizme göre ise insanın ruhu ve ondan kaynaklanan iradesi vardır. Bazı insanlar iradi olarak kötülük yapmayı seçerler ve bu yüzden de cezalandırılmayı hak ederler. Diğer insanlar da iradi olarak iyiliği seçerler ve bundan dolayı takdire ve ödüllendirilmeye layıktırlar. Bu geleneksel kavramların, iyi ve kötü ayrımının ortadan kalktığı bir toplumda her şey, ama her şey, kabul edilebilir hale gelir.

Kısacası "nothing buttery", kanıtsız bir önkabul ve çelişkili bir argüman olmasının ötesinde, "zararlı"dır da…

Yazan: Mustafa Akyol Tarih: September 15, 2006 1:22 AM