Aylık arşivler: Ekim 2016

Bedî’üzzaman’ın 2 Eğitim Modeli: “Medrese-i Nurîye” ve “Medreset-üz Zehra” (1)

Ateist–Materyalist Eğitim Suçu Engelle(ye)miyor; Üstelik “Nitelikli” hâle getirip, bir de Çeşit ve Sayısını Arttırıyor!

Bedî’üzzaman Hazretlerinin kitaplarında önerdiği ve anahatlarıyla tanım ve ta’rif ettiği “Medreset-üz Zehra Eğitim Model ve Yöntemi”ni anlamak ve günümüzde uygulanan “Seküler Modern Eğitim Felsefesi” ve Okullarından farkı ve ayrıcalığını göstermek için; her iki Eğitim Modelini kıyaslamalı incelemek gerekiyor. Konuya yabancı ve indirekt bağlantılı olanların da, mes’eleye nüfuz edebilmesi için bu gerekli ve lüzumlu.

Ayrıca, Bedî’üzzaman’ın önerdiği tek Eğitim Modeli var diye anlaşılmaması için; “Medreset-üz Zehra”dan ayrı ve öncelikli olarak; “Medrese-i Nurîye” ismindeki ana ve temel eğitim modeline de değinmek gerekiyor. İnformel ve gayri resmî, herhangi bir kabul ve devam şartı olmayan, yaygın (tüm fert – zemin – zamana yayılmış), en birinci asıl ve öncelik verdiği, “Medrese-i Nurîye” ana eğitim modeli hakkında da bilgi vermek gerekiyor.

Beşerî münasebetlerde artan çözülme ve bozulma; dolandırıcılık ve diğer suç oranlarının konuşulduğu her yerde, konuşma ve tartışmaların geldiği son nokta genellikle “eğitim ve öğretim” olur. Herşeyin başının “eğitim” olduğu, bütün bu problemlerin eğitimle çözülebileceği ifade edilir. Klişe ifadeyle “işin başı eğitim.”(!)

Halbuki, işlenen suç oranlarında “eğitimli” ile “eğitimsiz” arasında kayda değer bir fark olmayıp; üstelik eğitimlilerin işlediği suçlar, genelde “nitelikli suçlar” kapsamına girmektedir! Yani eğitimliler suç oranlarını azaltmaktan ziyade, suçların “kalite” ve “çeşidini” arttırmakta! Yani Ateist–Materyalist Eğitim suçu engelle(ye)miyor; üstelik “nitelikli” hâle getirip, bir de çeşit ve sayısını arttırıyor! Üstelik bunlar “okumuş” olduklarından, suçlarını yasal kılıflara bürüyüp, “fatura – muhasebeleştirme hileleri” gibi yöntemlerle gizlemekte de mahirler! Yani bu tür suçların “tespit” ve “ispatı” da zor!

Bedî’üzzaman’ın 2 Eğitim Modeli: “Medrese-i Nurîye” ve “Medreset-üz Zehra” (1) yazısına devam et

Share

FETO’nun Kitap ve Sohbetlerinden İslâm’ı Tahrif ve Bozma Örnekleri

FETO’ya göre; Müslüman olmak şart olmayıp, Hıristiyan ve Yahudiler de kurtulacak!

Önceki yazılarımızda; FETO’nun kitap ve konuşmalarındaki İslâm ve Ehl-i Sünnet’e zıt ve aykırı görüşlerin; ayrıca kendindeki kibir ve seçilmiş, üstün kişi olduğu inancını gösteren cümlelerin; ayrıca konjonktür ve menfaatine göre “dün dediği, bugün dediğinin zıttı olan” ifadelerin ve son olarakta söyledikleriyle – yaptıkları arasındaki tutarsızlık ve çelişkilerin tespit ve tahliline çalışacağız demiş ve şu ikazı yapmıştık: En kötü ve aldatıcı, gizli ve sinsi yalan; içine doğru kırıntıları serpiştirilmiş yalandır! Bir yem işlevi gören o doğrularla insanları avlarlar; “bunlar doğruysa, şu dedikleri de yüksek olasılıkla doğru olabilir ve doğrudur” ihtimâl ve zannına yol açarak; o doğrularla, böylece diğer yalan – yanlışları da peyderpey yuttururlar!

Bedî’üzzaman Said Nursi Hazretlerinin (R.Â.) dediği gibi; bütün bâtıl cemaât ve mezhep, eğri felsefî ve siyasî doktrinlerin herbirisinde; o ekolün hayatta kalıp, taraftar bulmasını sağlayan bir “dâne-i hakikât” bulunur. Tüm sapkın gruplar, başlangıç ve çıkış noktaları olarak o “dâne-i hakikât”in üzerine bina ederler diğer yalan ve yanlış fikir ve davranış ve politikalarını. Yani söylenilen şeyin doğru olması yetmez; bir de o doğru’nun neden / niçin söylendiği, yani batıla alet edilip edilmediği de sorgulanmalı!

Bir de FETO’yu halâ “İsa, Mehdi, Hızır” görenlere sözüm: Farzı muhâl, FETO “Mehdi”, hatta peygamber bile olsa; Allah’ın Kitabında haram dediğini helâl; helâl dediğini haram yapamaz; haram ve günah birşeyi emir ve tavsiye edemez; dinin herhangi bir hükmünü geçersiz kılamaz! Peygamber’in bile haramı helâl, helâli haram yetkisi olmadığını bilen FETÖ’cüler, halâ FETO’nun gayrimeşru emir ve işlerinde bir hikmet ve sevap arıyorlarsa; bunlara “saf ve cahil” demek, saflık ve cehalete hakaret olur! Evet, haram ve günaha girerek, Allah’ın sevgi ve rızasını kazanacağını sanmanın, saflık ve cehaletle izah edilebilir bir tarafı yok!

FETÖ’cülerin yaptıklarına gerekçe ve mazeret olarak; AKParti iktidarını kastederek, “28 Şubat’ta bile böyle zulüm görmedik” bahanelerinde ise şöyle bir hakikât payı var: O dönem FETO’nun Çevik BİR, daha sonraları Emin ÇÖLAŞAN’a yazdığı övgü ve aşırı iltifat dolu mektup ve mesajlar, daha doğrusu önlerinde eğilme ve ayak öpmeler!… 28 Şubat’ın başaktörü Genelkurmay Başkanı KARADAYI’ya, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın, Yılın Hoşgörü Ödülü’nü vermek istemesi; KARADAYI’nın reddetmesi üzerine, onun üzerinde “başkomutan” gördükleri S. DEMİREL’e vermeler!… Yani 28 Şubat’a bırakınız direnme ve tavır koyma veya hiç değilse sessiz kalarak, “sessiz protesto” gösterme; bilâkis destekleyici ve alkışlayıcı tavırları ve o günler Refah Partisi aleyhine / 28 Şubatçılar lehine kendi medyalarında çıkan haberlere bakılırsa; hele bir de 28 Şubat Kararlarıyla İmam – Hatip ve Kur’ân Kurs / Yurtlarının önü kapatılınca, kendi okul ve yurtlarına talebin de arttığı gözönüne alınırsa; 28 Şubat’tan bırakın zarar görmek, (ferdî istisnalar hariç olmak üzere, Cemaatin bütünsel ve toplamda) maddî – manevî kâr ve fayda elde ettiği anlaşılır!

FETO’nun Kitap ve Sohbetlerinden İslâm’ı Tahrif ve Bozma Örnekleri yazısına devam et

Share